-
1 işi bozmak
испо́ртить де́ло; отказа́ться от пре́жней договорённости -
2 işi bozmak
throw a monkey wrench in the works -
3 işi bozmak
to throw a monkey wrench in the works -
4 entrika
1. أحبولة [أُحْبُولَة]2. تدليس [تَدْلِيس]3. حيلة [حِيلَة]4. خداع [خِدَاع]5. خديعة [خَدِيعَة]6. دسيسة [دَسِيسَة]7. رواغ [رَوَاغ]8. روغان [رَوَغَان]9. غش [غَشّ]10. غش [غِشّ]11. كيد [كَيْد]12. مؤامرة [مُؤَامَرَة]13. محل [مَحْل]14. مخادعة [مُخَادَعَة]15. مراوغة [مُرَاوَغَة]16. مكرة [مَكْرَة]17. مكيدة [مَكِيدَة]18. مواربة [مُوَارَبَة] -
5 iş
ко́поть (ж)* * *1) врз. рабо́та, трудişe almak — приня́ть на рабо́ту
iş anlaşmazlıkları — юр. трудовы́е спо́ры
işten atmak — вы́гнать с рабо́ты
iş borsası — би́ржа труда́
iş emniyeti — юр. безопа́сность труда́
işe geç kalmak — опозда́ть на рабо́ту
iş güveni — охра́на труда
iş haftası — юр. рабо́чая неде́ля
iş hukuku — юр. трудово́е пра́во
iş kazaları — несча́стные слу́чаи на рабо́те
işten olmak — лиша́ться рабо́ты
iş sözleşmesi — юр. трудово́е соглаше́ние
iş ücreti — зарпла́та
iş vermek — дава́ть / предоставля́ть рабо́ту
2) де́ло, обстоя́тельство, положе́ние веще́йiş böyle iken — раз де́ло обстои́т так
karışık iş — запу́танное де́ло
3) де́ло; заня́тие; слу́жбаdevlet işleri — госуда́рственные дела́
işim başımdan aşkın — у меня́ дел по го́рло
şimdi işi var, gelemez — сейча́с он за́нят, прийти́ не смо́жет
işi nedir? — что он де́лает?, чем он занима́ется?
işim olmasa, sana yardım ederdim — е́сли бы я не был за́нят, я бы тебе́ помо́г
sonunda bir iş buldu — наконе́ц он нашёл [себе́] заня́тие
iş cevreleri — деловы́е круги́
4) рабо́та, изготовле́ние, произво́дство, трудiğne işi — вышива́ние
yapı işleri — строи́тельные рабо́ты
5) де́лоişimi görmediler — моё де́ло не рассма́тривали
bu, işimi bozdu — э́то испо́ртило моё де́ло
bu, bir zevk işidir — э́то де́ло вку́са
••işi üç nalla bir ata kaldı — погов. оста́лось нача́ть и ко́нчить
her işte bir hayır var — погов. нет ху́да без добра́
- iş açmakişim iş kaşığım gümüş — погов. у меня́ дела́ на мази́
- işinin adamı
- işi aksi gitmek
- işin alayında olmak
- işi Allaha kalmak
- işi anlamak
- iş ayağa düşmek
- işine bak!
- işin başı
- iş başa düşmek
- işler becermek
- iş bilmek
- işini bilmek
- işini bitirmek
- iş bitmek
- işi bozmak
- işi bozulmak
- işi ciddiye almak
- iş çatallanmak
- iş çevirmek
- iş çığrından çıkmak
- iş çıkarmak
- iş çıkmak
- iş dayıya düştü
- iş değil
- işten değil
- iş düşmek
- işi düşmek
- iş etmek
- işten el çektirmek
- işe girmek
- iş görmek
- işini görmek
- iş göstermek
- işi gücü bırakmak
- işten güçten kalmak
- işin içinden çıkmak
- işin içinden sıyrılmak
- işin içinde iş var
- iş ki...
- iş ki sınıfını geçsin
- iş mi?
- işin mi yok?
- iş inadına bindi
- iş işten geçti
- iş işten geçmişti
- işi iş olmak
- iş karıştırmak
- işin kolayına kaçmak
- işe koşmak
- işin kötüsü
- iş ola
- iş olacağına varır
- iş olsun diye
- işi oluruna bırakmak
- işi pişirmek
- işi rast gitmek
- işin rengi değişti
- işi resmiyete dökmek
- iş sarpa sarmak
- işi savsaklamak
- işi şakaya vurmak
- işi tatlıya bağlamak
- işi temizlemek
- işin tuhafı
- iş tutmak
- işin ucu
- işin ucu bana dokundu
- işini uydurmak
- işi vurmak
- işe yaramak
- iş yok
- işini yoluna koymak -
6 adak
\adak adamak ( kurban kesip yoksullara dağıtmak) einen Opfergang antreten\adak adamak ( kutsal bir güce niyette bulunmak) ein Gelübde tunadağını bozmak/yerine getirmek sein Gelübde brechen/erfüllen -
7 ev
"1. house, home, dwelling. 2. institution, house, home. 3. club, center, social hall. 4. house, commercial establishment. 5. family, household. - açmak 1. to set up a house, move in. 2. to get married and set up housekeeping. - adamı family man. - alma, komşu al. proverb Neighbors are of first importance. - altı ground floor of a house used as a granary and stable. -de arama law house search. - bakmak to look for a house. -e bakmak 1. to take care of the family, care for a household. 2. to look after a house, watch over a house. 3. to keep house. - bark 1. home, everything that makes up a home; household, family. 2. house, place where one lives. - bark sahibi married man. - basmak to raid a house. - bekçiliği etmek to be always at home. - bozmak to break up a home. -in direği pillar of a home, mainstay of a family. - ekmeği homemade bread. - eşyası furniture, effects. - ev from house to house. - gailesi worries of a house and family. -e gitmek to go home. - halkı household, family. - hayvanı domestic animal. -e hırsız girdikten sonra kapıya kilit takmak to lock the barn door after the horse is stolen. -lerden ırak/uzak.... colloq. May it not happen to anybody!/May it not befall you! - idaresi 1. the management of a household. 2. home economics. - işi housework. - işletmek to run a brothel. - kadını 1. housewife. 2. a good housekeeper, a good housewife. -de kalmak 1. to stay home. 2. to be an old maid. - kirası rent, house rent. - kumaşı homemade material. -deki pazar/hesap çarşıya uymaz. proverb Not everything works out exactly the way you expect it will. - sahibesi 1. hostess. 2. landlady. - sahibi 1. host. 2. landlord. - sanatları domestic arts and crafts. -i sırtında homeless; vagabond. -lere şenlik colloq. 1. What a disaster!/What a bungle! 2. May it not happen to anybody!/May it not befall you! - tutmak to rent a house. - yemeği homemade food. "
См. также в других словарях:
işi bozmak — yapılan anlaşmayı, verilen sözü tutmamak Hiç benim yüzüme bakmıyor, işi bozacak bir şey söyleyeceğimden korkuyor gibiydi. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
bozmak — i, ar 1) Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor. 2) Bir yerin, bir şeyin düzenini karıştırmak Bir insanın aklını bozabilmesi için evvelce bu aklın mevcut olması lazım gelir. A. Ş.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
oyun bozmak — 1) tasarlanmış bir işi yersiz ve vakitsiz olarak karıştırmak, planları altüst etmek Ömer de bizimle idi ama oyunumu bozacağı için sana yüzünü göstermemiştim. R. H. Karay 2) mızıkçılık etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
şakaya boğmak (veya dökmek veya bozmak) — ciddi başlayan bir sözü veya davranışı şakaya çevirmek Bu gayretin boşluğunu anlayarak işi şakaya dökmeye başlıyor. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
pişmiş aşa (soğuk) su katmak — yoluna girmiş olan bir işi bozmak Biz olanca gücümüzle Batılılaşmaya çalışırken senin bu düşüncelerin pişmiş aşa soğuk su katıyor. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaş yapayım derken göz çıkartmak — işi düzelteyim derken büsbütün bozmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
piç etmek — tkz. 1) (bir işi) yapayım derken bozmak, çıkmaza sokmak 2) (bir işi) tadını kaçırmak, tatsız bir durum yaratmak Can sıkıntısı, pişmanlık ve öfkenin, bu Vaniköy akşamını nasıl piç edeceğini şimdiden kestirebiliyordum. A. İlhan 3) (bir işi) boş… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzüne gözüne bulaştırmak — bir işi becerememek, bozmak Onun bu işi nasıl olup da yüzüne gözüne bulaştırdığını bir türlü anlayamadım. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
akıl — is., klı, Ar. ˁaḳl 1) Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us 2) ruh b. Bellek Hâlâ aklımda o tufan yağmuru. C. S. Tarancı 3) Öğüt, salık verilen yol Bu aklı size kim verdi. 4) Düşünce, kanı Şimdiki aklım olsaydı bu dükkânın yerine aç bir kahve! A. K … Çağatay Osmanlı Sözlük
ant — is., dı 1) Tanrı yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulama, yemin 2) Kendi kendine söz verme, ahit Andım var, bu işi yapacağım. Birleşik Sözler ant kardeşi Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ant içmek ant… … Çağatay Osmanlı Sözlük